Aort Anevrizması
Aort Anevrizması: Kalp ve Damar Cerrahisinde Hayati Öneme Sahip Bir Damar Hastalığı
Aort Anevrizması Nedir?
Aort anevrizması, kalpten vücuda kan taşıyan en büyük damar olan aort duvarında gelişen balonlaşma veya genişleme durumudur. Tıbbi olarak, aort damar duvarının zayıflaması sonucu oluşan bu genişleme, damar bütünlüğünün bozulmasına ve ilerleyen evrelerde aort yırtılması (aort rüptürü) gibi ölümcül komplikasyonlara yol açabilir. Bu durum, genellikle yavaş ilerler ve uzun süre belirti vermeden seyreder. Ancak zamanla anevrizma çapının artması, damar duvarındaki gerilimi artırır ve yırtılma riski doğurur.
Aort anevrizmaları, konumlarına göre iki ana gruba ayrılır: torasik aort anevrizması (göğüs bölgesinde) ve abdominal aort anevrizması (karın bölgesinde). Abdominal aort anevrizması, özellikle ileri yaş erkeklerde daha sık görülür. Bu hastalık, hipertansiyon, ateroskleroz (damar sertliği), genetik faktörler ve sigara kullanımı gibi risk faktörlerinin etkisiyle gelişebilir.
Kalp ve damar cerrahisi alanında aort anevrizması tanı ve tedavisi, ileri teknolojik yöntemlerle yapılır. Endovasküler aort onarımı (EVAR) ve açık cerrahi onarım gibi modern cerrahi yaklaşımlar, hastanın yaşam süresini uzatmada kritik rol oynar. Bu nedenle erken tanı ve düzenli takip, hastalığın ölümcül sonuçlarını önlemede hayati önem taşır.
Aort Anevrizması Tanım ve Hizmet Kapsamı
Aort Anevrizması (Aortic Aneurysm), damar duvarının belirli bir bölgesinde normal çapın 1,5 katından fazla genişlemesi olarak tanımlanır. Bu genişleme, damar duvarında yapısal zayıflığa bağlı olarak ortaya çıkar. Tıbbi hizmet kapsamında, kardiyovasküler cerrahi, görüntüleme teknikleri, endovasküler stentleme, düzenli ultrason takipleri ve ameliyat sonrası rehabilitasyon süreçleri bu hastalığın yönetiminde yer alır.
Kalp ve damar cerrahisi uzmanları, anevrizmanın boyutu, lokasyonu ve yırtılma riski gibi kriterlere göre kişiye özel tedavi planı oluşturur. Özellikle torasik aort anevrizması, kalp ve büyük damarların yakınında bulunduğu için daha karmaşık bir cerrahi yaklaşım gerektirir. Bu nedenle tanı ve tedavi süreci, multidisipliner bir ekibin deneyimini gerektirir.
Aort Anevrizması Belirti ve Semptomlar
Aort anevrizması çoğu zaman belirti vermeden ilerler. Ancak anevrizma büyüdükçe veya yırtılma riski arttıkça bazı belirti ve semptomlar ortaya çıkabilir. Abdominal aort anevrizması olan hastalarda karın bölgesinde nabız gibi atan bir kitle, karın ağrısı, bel veya sırt ağrısı en sık görülen belirtilerdir. Torasik aort anevrizması durumunda ise göğüs ağrısı, sırtın üst kısmında basınç hissi, nefes darlığı ve yutma güçlüğü görülebilir.
Eğer anevrizma yırtılırsa, hasta ani ve şiddetli göğüs veya karın ağrısı, soğuk terleme, bayılma, düşük tansiyon ve şok tablosu ile acil duruma girer. Bu durumda vakit kaybetmeden acil cerrahi müdahale gereklidir.
Ne Zaman Doktora Görünmeli?
Aort anevrizması genellikle rutin görüntüleme tetkikleri sırasında tesadüfen tespit edilir. Ancak aile öyküsünde aort hastalığı olan, yüksek tansiyon, sigara kullanımı veya kolesterol yüksekliği bulunan bireylerin düzenli kontrol yaptırması önerilir.
Eğer kişi karında nabız hissediyorsa, sürekli sırt veya karın ağrısı yaşıyorsa, gecikmeden bir kalp ve damar cerrahisi uzmanına başvurmalıdır. Erken tanı, hayat kurtarıcıdır.
Aort Anevrizması Nedenleri
Aort anevrizması nedenleri genellikle damar duvarının zayıflamasına yol açan süreçlerle ilişkilidir. En sık neden ateroskleroz, yani damar duvarında plak birikimidir. Bu durum damar elastikiyetini azaltır ve damar yapısını zayıflatır. Bunun yanı sıra yüksek tansiyon, damar duvarına sürekli baskı yaparak genişlemeye neden olur.
Genetik sendromlar da önemli nedenlerdendir. Özellikle Marfan sendromu, Ehlers-Danlos sendromu ve Loeys-Dietz sendromu gibi bağ dokusu hastalıkları, aort duvarının yapısal dayanıklılığını azaltır. Ayrıca yaşlanma, sigara kullanımı ve erkek cinsiyet de riskin artmasına katkıda bulunur.
Aort Anevrizması Risk Faktörleri
Aort anevrizması gelişiminde etkili olan başlıca risk faktörleri şunlardır:
- İleri yaş (özellikle 65 yaş üzeri)
- Erkek cinsiyet
- Sigara kullanımı
- Hipertansiyon (yüksek tansiyon)
- Ateroskleroz (damar sertliği)
- Ailede aort anevrizması öyküsü
- Genetik bağ dokusu hastalıkları
- Kolesterol yüksekliği
Bu faktörlerin bir arada bulunması, hastalığın gelişme riskini kat kat artırır. Özellikle sigara kullanımı, abdominal aort anevrizması oluşumunda en güçlü çevresel risk faktörüdür.
Aort Anevrizması Komplikasyonları
Aort anevrizması tedavi edilmezse ciddi komplikasyonlara neden olabilir. En korkulan komplikasyon **aort rüptürü (damar yırtılması)**dır. Bu durumda iç kanama çok hızlı gelişir ve ölüm oranı oldukça yüksektir. Bir diğer önemli komplikasyon ise aort diseksiyonu, yani damar duvarı tabakalarının birbirinden ayrılmasıdır.
Ayrıca büyüyen anevrizma çevredeki organlara baskı yapabilir; bu durum nefes darlığı, yutma zorluğu ve sinir basısına bağlı ağrılar şeklinde ortaya çıkabilir. Cerrahi sonrası dönemde de kanama, enfeksiyon veya stent kayması gibi komplikasyonlar gelişebilir. Bu nedenle hem tanı hem de tedavi süreci, deneyimli bir kalp ve damar cerrahisi ekibi tarafından yürütülmelidir.
Aort Anevrizması Tanı Yöntemleri
Aort anevrizması tanısı, genellikle rastlantısal olarak yapılan görüntüleme testleri sırasında ortaya çıkar. Ancak risk faktörleri taşıyan kişilerde erken tanı için düzenli taramalar hayati önem taşır. Ultrasonografi (USG), özellikle abdominal aort anevrizması için ilk tercih edilen tarama yöntemidir. Radyasyon içermemesi ve kolay uygulanabilirliği nedeniyle, 65 yaş üstü erkeklerde yılda bir kez yapılması önerilir.
Bilgisayarlı Tomografi (BT) Anjiyografi, anevrizmanın boyutunu, yerini ve çevre dokularla ilişkisini net bir şekilde gösterir. Cerrahi planlama sürecinde en önemli tanı aracıdır. Manyetik Rezonans (MR) Anjiyografi ise özellikle torasik aort anevrizmaları için yüksek çözünürlüklü görüntüleme sağlar. Ekokardiyografi (EKO), kalp kökü veya çıkan aort bölgesindeki genişlemeleri değerlendirmede kullanılır.
Bu testlerin sonucunda, aort çapının 5,0–5,5 cm üzerinde olduğu vakalarda cerrahi tedavi endikasyonu gündeme gelir. Küçük çaplı anevrizmalar ise periyodik görüntüleme ile izlenir. Böylece ani aort diseksiyonu veya rüptür gelişmeden müdahale edilme şansı artar.
Kanıta Dayalı Tedavi Yöntemleri
Aort anevrizması tedavisi, kanıta dayalı tıp ilkeleri doğrultusunda planlanır. Tedavinin temel amacı, aortun yırtılma riskini azaltmak ve yaşam süresini uzatmaktır. Günümüzde iki ana tedavi yaklaşımı bulunmaktadır: açık cerrahi onarım ve endovasküler aort onarımı (EVAR).
Açık cerrahi onarım, göğüs veya karın bölgesine yapılan kesi aracılığıyla hasarlı aort segmentinin çıkarılması ve yerine sentetik greft yerleştirilmesi esasına dayanır. Bu yöntem, geniş veya komplike anevrizmalarda tercih edilir.
Endovasküler Aort Onarımı (EVAR) ise daha az invaziv bir yöntemdir. Kasık damarından girilerek stent greft adı verilen yapay bir tüp, anevrizma bölgesine yerleştirilir. Bu yöntemle iyileşme süresi kısalır ve cerrahi risk azalır. Ancak EVAR sonrasında stent sızıntısı (endoleak) riski nedeniyle düzenli takip zorunludur.
Klinik araştırmalar, EVAR’ın özellikle yaşlı ve ek hastalığı olan bireylerde mortaliteyi belirgin şekilde azalttığını göstermektedir. Bununla birlikte, uzun dönem dayanıklılık açısından açık cerrahi onarım hâlâ altın standarttır.
Önleme ve Korunma Yöntemleri
Aort anevrizması gelişimini tamamen önlemek mümkün olmasa da, risk faktörlerini azaltarak süreci yavaşlatmak mümkündür. En etkili korunma yöntemleri arasında sigaranın bırakılması, kan basıncının düzenli kontrolü, kolesterol düzeylerinin dengede tutulması ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının benimsenmesi yer alır.
Düzenli egzersiz, damar elastikiyetini koruyarak kalp-damar sağlığını destekler. Ayrıca, aile öyküsü bulunan kişilerin 40 yaşından itibaren düzenli görüntüleme taramaları yaptırması önerilir. Hipertansiyon ve ateroskleroz kontrol altına alındığında, anevrizma gelişim riski önemli ölçüde azalır.
Güncel Araştırmalar ve Gelecekteki Tedaviler
Son yıllarda yapılan araştırmalar, aort duvarının biyolojik yapısını güçlendirmeyi hedefleyen genetik ve hücresel tedavilere odaklanmaktadır. Damar duvarı elastin sentezini artıran ilaçlar, anti-inflamatuvar ajanlar ve doku mühendisliğiyle geliştirilen biyolojik greftler geleceğin tedavi seçenekleri arasında yer almaktadır.
Ayrıca, yapay zekâ destekli görüntüleme algoritmaları, anevrizma büyüme hızını tahmin ederek cerrahi karar süreçlerini optimize etmektedir. 3D baskı teknolojileri ile kişiye özel stent greft tasarımları da günümüzde klinik uygulamaya girmeye başlamıştır. Bu yenilikler, kalp ve damar cerrahisi pratiğinde devrim yaratma potansiyeline sahiptir.
Aort Anevrizması Erken Tedavi Tavsiyeleri
Erken evre aort anevrizması tespit edildiğinde, cerrahi yerine konservatif tedavi uygulanabilir. Bu dönemde amaç, anevrizmanın büyüme hızını yavaşlatmaktır. Bunun için kan basıncı kontrolü, beta bloker ve anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB) kullanımı önerilir. Ayrıca hastanın sigara ve alkol gibi damar sağlığını olumsuz etkileyen alışkanlıklardan uzak durması gerekir.
Küçük çaplı anevrizmalar 6–12 ay aralıklarla BT veya ultrason ile takip edilmelidir. Anevrizma çapında hızlı büyüme (yılda 0.5 cm’den fazla) gözlenirse, erken cerrahi müdahale gündeme alınır.
Aort Anevrizması Tedavi
Tedavi seçimi, anevrizmanın konumu, çapı ve hastanın genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak yapılır. Torasik aort anevrizması genellikle açık cerrahiyle tedavi edilirken, abdominal aort anevrizması için çoğunlukla EVAR tercih edilir. Cerrahi tedavide amaç, anevrizma segmentinin çıkarılması ve yerine yapay damar grefti yerleştirmektir.
Operasyon sonrası dönemde hastalar, yoğun bakımda yakın izlem altına alınır. Kan basıncı kontrolü, yara bakımı ve enfeksiyon önleme bu süreçte kritik öneme sahiptir. Uzun dönem takipte stent pozisyonu ve aort bütünlüğü düzenli olarak değerlendirilir.
Aort Anevrizması Kendi Kendine Bakım
Cerrahi sonrası dönemde hastaların yaşam tarzı değişikliklerine önem vermesi gerekir. Tuz kısıtlaması, dengeli diyet, düzenli egzersiz ve ilaçların aksatılmadan kullanılması iyileşme sürecini hızlandırır. Ayrıca hastaların düzenli hekim kontrollerini aksatmaması, olası komplikasyonların erken fark edilmesini sağlar.
Kendi kendine bakımda en kritik nokta, kan basıncının sürekli kontrol altında tutulmasıdır. Ani tansiyon yükselmeleri, stent veya damar duvarında gerilme yaratabilir. Bu nedenle evde tansiyon ölçüm cihazı kullanımı önerilir.
Aort Anevrizması ve Alternatif Tıp
Alternatif tedavi yöntemleri, aort anevrizması tedavisinin yerine geçmez ancak destekleyici olarak kullanılabilir. Omega-3 yağ asitleri, koenzim Q10, C ve E vitamini gibi antioksidanlar damar sağlığını destekleyebilir. Ancak bu takviyeler mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Bazı bitkisel ürünler kan basıncını etkileyebileceği için, cerrahi öncesinde veya ilaç tedavisi sırasında kullanımı risk oluşturabilir. Bu nedenle alternatif tıp uygulamaları, yalnızca medikal tedaviye destekleyici amaçla, hekim onayıyla değerlendirilmelidir.
Aort Anevrizması Başa Çıkma ve Destek
Aort anevrizması tanısı almak, birçok hasta için kaygı ve korku yaratabilir. Çünkü bu hastalık çoğu zaman sessiz ilerler ve ani komplikasyon riski taşır. Ancak doğru tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kontrol altına alınabilir. Bu noktada psikolojik destek, aile desteği ve uzman hekim rehberliği büyük önem taşır.
Hastalığın ciddiyetini anlamak, düzenli kontrollerin gerekliliğini kabullenmek ve doktor tavsiyelerine uymak, başa çıkmanın en etkili yollarıdır. Cerrahi sonrası dönemde hastalar, fiziksel iyileşmenin yanı sıra duygusal iyileşmeye de odaklanmalıdır. Bu süreçte psikolojik danışmanlık, hasta destek grupları ve rehabilitasyon programları, hem moral hem de yaşam kalitesi açısından büyük katkı sağlar.
Ayrıca hastalara, stres yönetimi teknikleri (nefes egzersizleri, meditasyon, yürüyüş gibi) önerilir. Çünkü stres, kan basıncını yükselterek aort duvarına ek yük bindirir. Dolayısıyla hem bedensel hem de zihinsel denge, tedavi başarısının ayrılmaz bir parçasıdır.
Doktorunuza Sormanız Gereken Sorular
Hastaların tedavi sürecini aktif olarak anlaması, tedavi sonuçlarını doğrudan etkiler. Bu nedenle aort anevrizması tanısı alan bireylerin, doktorlarına şu soruları yöneltmeleri önerilir:
- Anevrizmamın yeri ve boyutu nedir?
- Cerrahi müdahale gerektiriyor mu?
- Hangi tedavi yöntemi benim için daha uygun: açık cerrahi mi yoksa EVAR mı?
- Ameliyat sonrası iyileşme sürecim ne kadar sürecek?
- Hangi ilaçları düzenli kullanmam gerekiyor?
- Günlük yaşam aktivitelerimi nasıl düzenlemeliyim?
- Egzersiz yapabilir miyim, varsa sınırlarım neler olmalı?
- Hangi belirtiler acil durum olarak kabul edilir?
- Takip sıklığı ve kontrol testlerim ne kadar aralıklarla yapılacak?
Bu sorular, hastanın tedaviye daha bilinçli şekilde yaklaşmasını sağlar ve olası komplikasyonların erken fark edilmesine yardımcı olur.
Doktorunuzdan Ne Beklemelisiniz?
Bir kalp ve damar cerrahı, aort anevrizması teşhisi konulan hastaya kişiye özel bir tedavi planı sunar. Bu süreçte hastalar, doktorlarından net bilgi, açıklama ve empati bekleme hakkına sahiptir. Cerrahi ya da endovasküler tedavi öncesinde, doktorun riskleri, alternatifleri ve iyileşme sürecini detaylı biçimde anlatması gerekir.
Tedavi sonrası dönemde, cerrahın yanı sıra kardiyoloji, radyoloji ve anesteziyoloji ekipleri de sürece dâhil olur. Hastanın düzenli kontrolleri, kullanılan stent veya greftin uzun dönem başarısını doğrudan etkiler. Bu nedenle hastalar, her kontrolde BT anjiyografi ya da ultrasonografi gibi görüntüleme testleriyle aortun durumunu izlemelidir.
Doktor-hasta iş birliği, tedavinin başarısında temel unsurdur. Hastanın tedavi planına aktif katılımı ve önerilere eksiksiz uyumu, yaşam kalitesini yükseltir.
Aort Anevrizması Hastalığına Hangi Doktor Bakar
Aort anevrizması tanı ve tedavisinden sorumlu uzmanlık alanı kalp ve damar cerrahisidir. Ancak sürecin yönetiminde genellikle çok disiplinli bir ekip görev alır. Kardiyoloji uzmanı, hastalığın hemodinamik takibini yapar ve ilaç tedavisini düzenler. Radyoloji uzmanı, tanı sürecinde görüntüleme testlerini değerlendirir. Anestezi uzmanı, cerrahi sürecin güvenliğini sağlar.
Eğer hastalık torasik bölgede ise, torasik cerrahi ve kardiyovasküler cerrahi ekipleri birlikte çalışır. Abdominal aort anevrizması durumunda ise genellikle damar cerrahisi ön plandadır. Bu multidisipliner yaklaşım, komplikasyon riskini azaltır ve tedavi başarısını artırır.
Aort Anevrizması Hastalık Hangi Bölüm Bakar (Tedavi Eden Bölümler)
Aort anevrizması, doğrudan Kalp ve Damar Cerrahisi bölümünün ilgi alanına girer. Hastalar, bu bölüme başvurarak gerekli tanı ve tedavi sürecini başlatabilir. Tanı aşamasında Radyoloji, Kardiyoloji ve Yoğun Bakım bölümleri de destek sağlar.
Bazı büyük hastanelerde, “Aort Hastalıkları Merkezi” veya “Damar Cerrahisi Ünitesi” adı altında özel merkezler bulunur. Bu merkezlerde endovasküler girişimler, açık cerrahi onarımlar ve uzun dönem izlem programları tek bir çatı altında yürütülür. Hastalar, bu bölümlerde düzenli kontrol ve takiplerle yaşam kalitelerini koruyabilir.
Sonuç
Aort anevrizması, kalp ve damar cerrahisinin en kritik hastalıklarından biridir. Sessiz ilerleyen, fakat yırtıldığında ölümcül sonuçlara yol açabilen bu damar hastalığı, erken tanı, düzenli takip ve doğru tedavi planı ile kontrol altına alınabilir.
Hastalığın temelinde, aort duvarının zayıflaması ve damar genişlemesi yer alır. Sigara kullanımı, hipertansiyon, ateroskleroz ve genetik faktörler, aort duvarını zayıflatarak anevrizma oluşumunu tetikler. Bu nedenle, özellikle 60 yaş üzeri bireylerin rutin ultrason taramaları yaptırması büyük önem taşır.
Erken evrede tanı konulan aort anevrizması hastalarında, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı düzenlemeleriyle ilerleme yavaşlatılabilir. Ancak anevrizma belirli bir boyuta ulaştığında, açık cerrahi onarım veya endovasküler aort onarımı (EVAR) kaçınılmaz hale gelir. Bu cerrahi yöntemler, günümüzde yüksek başarı oranlarına sahiptir. Özellikle EVAR, daha kısa hastanede kalış süresi ve düşük komplikasyon riskiyle modern tedavi yaklaşımının temelini oluşturur.
Aort diseksiyonu veya aort rüptürü gibi komplikasyonların önlenmesi, düzenli takip ve doktor kontrollerine sıkı uyumla mümkündür. Cerrahi sonrası dönemde kan basıncı kontrolü, ilaç tedavisine devam, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin dengeli sürdürülmesi, tedavi başarısını belirleyen ana unsurlardır.
Hastalar için psikolojik dayanıklılık da en az fiziksel iyileşme kadar önemlidir. Bu nedenle, hasta destek grupları, danışmanlık hizmetleri ve aile desteği, yaşam kalitesini artırır. Günümüzde geliştirilen biyoteknolojik stentler, hücresel tedaviler ve yapay zekâ destekli görüntüleme sistemleri, gelecekte aort anevrizması tedavisini çok daha güvenli ve etkili hale getirecektir.
Sonuç olarak, aort anevrizması erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir hastalıktır. En büyük risk, fark edilmeden ilerlemesidir. Bu nedenle, özellikle risk grubundaki bireylerin kalp ve damar sağlığını ciddiye alması, düzenli kontrollerini yaptırması ve belirtileri görmezden gelmemesi gerekir.
Modern tıbbın sunduğu olanaklarla, aort anevrizması artık eskisi kadar ölümcül bir hastalık değildir. Bilinçli hasta davranışı, uzman cerrahların deneyimi ve multidisipliner tedavi yaklaşımlarıyla, bu ciddi damar hastalığına karşı güçlü bir koruma sağlamak mümkündür.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Aort anevrizması nedir ve nasıl tedavi edilir?
Aort anevrizması, kalpten çıkan ana damar olan aortun duvarında oluşan genişlemedir. Tedavi yöntemi anevrizmanın büyüklüğüne, konumuna ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişir. Küçük çaplı anevrizmalar genellikle ilaç tedavisi ve düzenli takip ile izlenirken, büyük çaplı veya yırtılma riski yüksek olanlar için endovasküler aort onarımı (EVAR) veya açık cerrahi onarım uygulanır.
Aort anevrizması belirtileri nelerdir, fark etmezsem ne olur?
Ne yazık ki aort anevrizması genellikle belirti vermeden ilerler. Ancak büyüdükçe karında veya göğüste nabız hissi, şiddetli karın veya sırt ağrısı, nefes darlığı gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Fark edilmezse damar yırtılabilir ve iç kanama nedeniyle ölüm riski çok yüksektir. Bu yüzden risk grubundakilerin rutin görüntüleme yaptırması önemlidir.
Aort anevrizması kimlerde görülür ve genetik midir?
Evet, aort anevrizması genetik eğilim gösterebilir. Özellikle Marfan sendromu ve Ehlers-Danlos sendromu gibi bağ dokusu hastalıkları olan kişilerde risk yüksektir. Bunun dışında 65 yaş üstü erkekler, sigara kullananlar ve yüksek tansiyonu olan kişilerde de sık görülür. Aile geçmişinde anevrizma öyküsü olan bireylerin düzenli kontrol yaptırması gerekir.
Aort anevrizması ameliyatı sonrası yaşam nasıldır?
Ameliyat sonrası yaşam çoğu hastada normale döner. Ancak hastaların kan basıncı kontrolüne dikkat etmesi, ilaçlarını düzenli kullanması ve düzenli doktor kontrollerini aksatmaması gerekir. Hafif egzersizler ve dengeli beslenme, damar sağlığını korumada yardımcı olur. Cerrahi sonrası yaşam kalitesi genellikle oldukça iyidir.
Aort anevrizması erken teşhis edilirse tamamen iyileşir mi?
Evet, erken teşhis edilen aort anevrizması genellikle başarılı şekilde tedavi edilebilir. Küçük anevrizmalar düzenli takip ve ilaç tedavisiyle kontrol altına alınabilir. Büyüme eğilimi gösteren durumlarda cerrahi müdahale ile tam iyileşme mümkündür. En önemli faktör, hastanın tedaviye zamanında başvurması ve doktor önerilerine uymasıdır.
Türkiye Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği
Avrupa Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği (EACTS)
Türkiye Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü – Damar Sağlığı Bilgilendirme
Bilgi Testi
1. Aort anevrizması en sık hangi damarda görülür?
a) Karotis
b) Femoral
c) Aort
d) Pulmoner
2. Aort anevrizmasının en önemli risk faktörü nedir?
a) Şeker hastalığı
b) Sigara kullanımı
c) Düşük tansiyon
d) Alerjiler
3. Endovasküler Aort Onarımı (EVAR) yöntemi hangi avantajı sağlar?
a) Daha büyük kesi gerekir
b) Daha uzun iyileşme süresi vardır
c) Daha az invazivdir
d) Açık cerrahiye göre daha risklidir
4. Aort anevrizması yırtıldığında en sık görülen belirti nedir?
a) Göğüs ağrısı
b) Kaşıntı
c) Göz kararması
d) Ateş
5. Aort anevrizmasının erken teşhisi için hangi test önerilir?
a) Elektrokardiyografi (EKG)
b) Ultrasonografi (USG)
c) Kan tahlili
d) Efor testi
Doğru cevaplar: (1: c, 2: b, 3: c, 4: a, 5: b)
